ATATÜRK VE EĞİTİM
Milletlerin kalkınmasında en önemli faktör eğitimdir. Bir toplumun bilim, sanat, kültür, teknik ve dini inanç gibi kıymet hükümlerinin, değerlerinin nesilden nesile aktarılması ve toplumun devamlılığının sağlanması eğitimle mümkün olmaktadır. Sürekli gelişme içinde olan bilim ve tekniğin genç kuşaklara verilmesi ve bunların daimi surette takip edilmesi eğitim ve öğretim sayesiyle gerçekleşmektedir. İşte bu sebeple Mustafa Kemal Paşa bir milletin hür ve müstakil yaşaması veya esaret ve sefalete sürüklenmesinin aldığı eğitimle iç içe olduğunu belirtmiştir.
İmparatorluk Türkiye’sinde 17. yüzyıldan beri bir eğitim problemi mevcuttu. Medreseler asrın eğitimini veremediği gibi müsbet ilimlerden uzaklaşarak nakilciliğe yönelmişti. Bu durum Tanzimat dönemiyle daha da belirgin hale gelir ve bir tarafta medrese sistemi, diğer tarafta Tanzimat mektepleri sistemi vardır. Bu iki sistemin dışında tekkeler, yabancı okullar, azınlık okulları da kendilerine göre bir eğitim sistemi uygulamaktaydılar. Yani eğitimde birlik yoktu. Bu sistemlerden birbirine zıt insanlar yetişmekte ve memleketin kalkınması olumsuz etkilenmektedir. Mustafa Kemal Paşa’nın eğitimde reform yapmasının temelinde ikiliği kaldırmak ve birliği sağlamak yatmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1921’de Ankara’da Maarif Kongresi’nin toplanmasını istedi ve kongrede yaptığı konuşmada; “Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan TBMM burada, Ankara’da kuruldu. Bugün Ankara Millî Türkiye’nin Millî Maarifini kuracak kongrenin açılmasına da sahne olmakla bir daha şereflenecektir. Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi gerilemesinde en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir”
1 Mart 1922 tarihinde de TBMM üyelerine karşı yaptığı konuşmasında çocuklarımızın kendi varlığına düşman olan herşeyle mücadele edecek şekilde yetiştirilmelerini isteyerek şöyle devam ediyordu: “Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin istiklâline, kendi benliğine millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.
Mustafa Kemal Paşa Bursa seyahatinde öğretmenlerle Şark tiyatrosundaki konuşmasında okulun millet hayatındaki önemini açıklarken “genç dimağlara, insanlığa saygıyı. Millet ve memleket sevgisini, bağımsızlık şerefini ve istiklâlin tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmanın doğru yolunu okulun öğrettiğini beyanla öğretmenlerden memlekete faydalı uzuvlar yetiştirmelerini ister”
Büyük taarruzla kazandığımız zaferin devamı ancak maarifle mümkün olabilirdi. Milletin fertlerini yetiştirecek olan mektebin ilimle, irfanla, teknikle donatılması gerekmektedir. Bu sebeple önemli işlerin başında “millî eğitim işleri” vardır. Toplumun başarıya ulaşması için eğitim programlarının toplumun hayatına uygun olması ve çağın isteklerini karşılar şekilde hazırlaması lâzımdır. Bilim ve teknik nerede ise alınmalı; İslâm dini de bunu emretmektedir. Ülkeden cehaleti kaldırmak Millî Eğitim siyasetinin temelidir. Toplum hayatında yapıcı ve etkili insanların yetiştirilmesi Millî Eğitimle mümkün olabilir